11 Mart 2015 Çarşamba

İnce Belli...

İnce Belli Bardağın İncelikleri…
Her gün yanı başımızda duran, çay keyfinin olmazsa olmazı ince belli bardak…
Tarihte ilk olarak ince belli çay bardağını Hoca Ali Rıza’nın “Semaver” adlı tablosunda karşımıza çıkar …  Tabi o zaman nereden temin ediliyordu bunun hakkında bilgi yok…
1900’lu yıllarda İstanbul Beykoz’da kurulan ilk cam fabrikasında sapsız, ayaksız ve kulpsuz cam bardak üretilmiştir, önceleri ekonomik olduğu için tasarlanan bu modelin müdavimleri arttıkça ünü de yayılmış  ve bugünkü ‘ince belli’ çay bardağı formuna yakın bir bardak hızla gündelik hayata ki yerini almaya başlamıştır.

Çay bardağının ince belli yapısı, üst kısmının hızlı bir şekilde soğumasına, ortadan aşağısınınsa daha uzun süre sıcak kalmasını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.
 Bu sayede çay servis edildikten kısa bir süre sonra içilmeye başlanıp, daha uzun süre de sıcak kalması hedeflenmiştir.
Bu çay bardağıyla içilen çay sadece içimizi değil, aynı zamanda ellerimizi de ısıtmamızı sağlar, iletken bir yapısı vardır… Çay kaşığıyla buluşmasında ki ritmik düet ise adeta davet eder bizi…
İşte bu yüzden çayı ince belli bardakta içeriz…

Hem naiftir ince belli bardak, narindir…
İçi dışı birdir, ince bellide içiyorsanız çayı, kandırılmazsınız…
 İçindeki çayın deminin kıvamını, duruluğunu, ısısını olduğu gibi iletir size…
Şiirsel bir bardaktır o, İstanbul aşığı bir çok şairin dizelerinde boy göstermiştir…
Genci, yaşlısı bir çok kişinin tercihi olan ince belli bardak bu gün yeni tasarımlarla farklı formlar alsa da ana özellikleri muhafaza edilmiş ve çay keyfimizi taçlandırmaya devam etmektedir.


Her dem umut olsun… Çaylarınız ince belli bardakta konsun…

Çay'a Dair

Çay’a dair…
Hadi bi çay koy demli olsun… Tavşan kanı olsun, mis koksun hatta yanında bir de sıcacık simit olsun…
 Bir çay demle “her dem umut olsun”….
Karadeniz'in o güzel havasında, suyunda yetişmiş, insanının samimiliğini içine almış çay…  Rüzgârın gölgesinde salına salına yetişmiş çay…Bizlerin her fırsatta, içmeye doyamadığımız çay….
Kahvaltılarımızın vazgeçilmezi mesela daha yeni uyanmışken gözler yarım açık ilk iş çaydanlığı ocağa koymakla başlarız güne. Uykumuzu açsın diye bir de demli koyarız çayımızı...
Alışkanlığımız, rutinimizdir sabahın ilk dakikalarında çay ile güne başlamak…. Kimine göre ince belli bardakta çıkar keyfi, kimine göre kocaman bir fincanda. Amma illaki kahvaltıda soframızın baş köşesinde çay….
Kültürümüz çay … İkramımız çay… Bir dost meclisinde sorulmaz bile ve anında demleniverir çay. Sohbetler, dostluklar, kederler, alışverişler hep çay hep çay…

Çayın, dünya üzerinde sudan sonra en çok tüketilen içecek olarak, 5000 yıllık bir geçmişi bulunuyor. Ve efsanleri de önce Çin'de keşfedilen çayın caanım ülkemize gelişi ise şöyle;
 1787 yılında Japonya'dan getirilen çay tohumlarının ekilmesi ile başlıyor Türkiye'nin çay sevdası. İlk ekimler Bursa civarlarında gerçekleşse de  iklim şartlarının uygun olmaması sebebiyle, başarı sağlanamıyor.

Daha sonra; bir botanikçi olan Ali Rıza Erten’in araştırmaları sayesinde 1924 yılında ilk kez Rize'de uygun ekimlerin yapılabileceği tespit ediliyor ve çay üretiminin temelleri atılıyor. Ve  1947 Yılında da Türkiye’nin ilk çay fabrikası kuruluyor... Ali Rıza Erten'i saygı ile anıyorum bizi çayla geç de olsa buluşturduğu için:)

Dünya ülkelerine göre Türkiye'nin çay ile tanışması oldukça geç olsa da, çok kısa sürede benimsenip, sofralarımızın ve günün her anının vazgeçilmezi olmuş çay.  
Hadi sizde için şöyle demli bir çay...