29 Nisan 2015 Çarşamba

Biricik Çayın Tarihi

Hadi kısa bir yolculuk yapalım çayın tarihine....

Çayın anavatanı güney doğu Çin ve Orta Vietnam arasında kalan bölgededir. Çin’de bilinmesi ise; milattan önceki yıllara kadar uzanıyor. Ve çayı ilk keşfedenler de sevgili Çinliler. 

Milattan önce 10.yy’ da Çin’in milli içkisi olarak kabul edilen çayın efsanesi ise şöyle; 
Çin imparatorlarından biri olan Shen Nong,  güzel bir bahar sabahı, bahçesinde içeceği suyu kaynattırırken altında oturduğu ağaçtan bir yaprak suyun içine düşer, Shen Nong içine çay yaprağı düşmüş suyu içince,tadı onu mest eder ve çay böylece keşfedilir.  
İyi ki de keşfedilir, çaysız olduğumuzu bi düşünün..



Fakat bu yalnızca bir efsanedir, çay ile ilgili anlatılan efsaneler genellikle buna benzerdir ama çayın çok daha önceden beri bilindiği kesindir.Özel bir içecek kabul edilen bu bitkinin önceleri çok şifacı olarak kullanıldığı ve ilaç hazırlamada kullanıldığı da bilinmektedir.

Zamanla en önemli içecek kabul edilen çayın hazırlanışı da oldukça ilginç mesela, çay yaprakları buğuya tutuluyor daha sonra havanda ezilip hamur kıvamına getiriliyor ve zencefil, pirinç, portakal kabuğu soğan ya da süt ile karıştırılarak servis ediliyor, kafamızda ki çay tasvirinden çok farklı değil mi?

Çay Çin’den sonra kullanıldığı ülke ise Japonya. Burada da kısa sürede yaygınlaşan çay çok sevilmiş ve vazgeçilmez bir içecek haline gelmiş. 
Hatta bu sihirli içecek Japonların hayatında o kadar girmiş ki; dillerine bile karışmış. Mesela çok heyecanlı yerine ‘çayı fazla’ demek, vurdumduymazlık anlamında ‘çayı eksik’ gibi deyimler Japoncaya yerleşmiş.

 Japonların geleneğine giren çay için evlerde özel odalar ayrılmış, çay seremonileri yapılmış ve çay üstatları yetiştirilmiştir. Ki bu ritüeller günümüzde de sürdürülüyor.





Japon çay kültürünü dünyaya tanıtan önemli eserlerden biri olan Çayname’ dir.
Çayname’ nin sonunda şöyle bir hikâye anlatılır. Japon çaycılarının piri olan Sen Rikyu o zamanın liderlerinden Taiko’ya,  onu zehirleyip öldürmek istediğini söylerler.
 Bunun üzerene Taiko yakın arkadaşı olan Sen Rikyu’yu ölümle cezalandırır, fakat ona bir ayrıcalık tanır ve kendi kendisini öldürebilme onurunu bağışlar. 
Sen Rikyu ölmeden önce yakın dostlarını son bir çay törenine çağırır. Törenden sonra çay gereçlerini misafirlerine verir, kendi çay kâsesini de, talihsizliği kimseye bulaşmasın diye kırar.
 Sen Rikyu beyaz ölüm elbisesini giyer, bir şiir mırıldanarak hançeri karnına saplar ve gülümseyerek hayata gözlerini yumar. 

Milletlerin dillerine, kültürlerine, ayinlerine, efsanelerine, gündelik hayatlarına, edebi eserlerine girmeyi başarmış bu nadide içeceğin Türklerle buluşmasını da daha sonra anlatacağım.
Çay'la kalın...










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder